Osmanlı Dönemi Ekseninde bir Manisa Turu.

Şehri Kadim- Şehri Şehzade- Şehri Şifa!

Tarihçi Ahmet ÇANDIR Danışmanlığında…

400 Yıldır, her Nevruz haftasında yapılmakta olan “Manisa Mesir Macunu Festivali” 06 Aralık 2012 tarihinden bu yana “UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine kabul edilmiştir.

TUR PROGRAMI

Sabah saat 07.30’de Karşıyaka/Bostanlı İskelesi yönündeki Havaş Durağında, saat 08.00’da Alsancak/ Lozan meydanında gezginlerimizle buluşarak, hareket ediyoruz. Manisa’ya geldiğimizde bir çay molası veriyoruz…

Manisa dediğimiz zaman, öyle geniş bir kültürel yelpazeden bahsetmiş oluyoruz ki; Salihli Sindel Köyü’nde bulunan Paleolitik Çağ’a (Yontma Taş Devri) ait yaklaşık 26.000 yıllık fosil ayak izlerine kadar uzanan, Hermessos ve Kaikos ya da bugünkü adıyla Gediz ve Bakırçay vadilerinde kurulmuş olan Tantalis (Manisa) ve Thyateira (Akhisar), Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’nden göç eden Magnetler tarafından kurulduğu tahmin edilen Magnesia…

Bugünkü Manisa gezimizde Beylikler Dönemi ve Osmanlı Eserlerine yoğunlaşıyoruz. Saruhan Tahtından Şehzadeler Kentine dönüşen ve bu süreçte 1927 yılında “Manisa” adı verilinceye dek Saruhan Vilayeti olarak anılan kadim bir kültür kentini tanımaya gidiyoruz. Yeri geldiğinde Antik Dönemin klasik öykülerinden, bu kente ve yakın çevresine damgasını vuran; Hitit, Frig, Lidya, Makedon, Roma, Bizans’a ait anektodlara da değiniyoruz.

Önce, Ağlayan Kaya’da bir mola veriyoruz. Ardından, Spil Dağı’nın kuzey eteklerinde, Selçuklu-Beylikler döneminde yaptırılmış olan bir 14 yy yapısına, Konya dergahından hemen sonra gelen ana Mevlevi tekkeleri içinde önemli bir merkez olmuş Mevlevihane’ye gidiyoruz. Adım adım ilerleyerek, Saruhanoğulları’ndan, Osmanlı Dönemine kültürel geçişin ayrıntıları üzerine sohbet ediyoruz. Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılan (1374) Ulu Cami’yi, Medresesini, tarih kokan Osmanlı mahallelerini ve Ege Bölgesindeki tek aynı zamanda Mimar Sinan’ın son eserleri arasında yerini alan Muradiye Camii (1562) ile külliyesini geziyoruz. Yürüyerek kent merkezine doğru inerken, Osmanlı Sarayı ve halkın yaşamı hakkında ayrıntılı bilgi alıyoruz. Öğlende, en hakikisinden bir Manisa Kebabı yiyebilmeyi umut ediyoruz.

Öğleden sonra göreceğimiz yerler sırasıyla; Kanuni Sultan Süleyman’ın annesinin adına yaptırmış olduğu ve yüzyıllar boyunca şifa merkezi olarak hizmet veren Hafsa Sultan Şifahanesi ve Hafsa Hatun Külliyesinin ardından, Saruhanoğlu Türbesi, Karaosmanoğlu Hanı, Çarşı, Kurşunlu Han, Çeşnigir Camii, Rum Mehmet Paşa Bedesteni ve Alaca Hamam…

Uzun yıllar süren restorasyon – düzenleme çalışmaları sonucu Manisa Arkeoloji Müzesi nihayet açıldı. Bu gezinin en önemli noktalarından biri Arkeoloji Müzesi olacak.

Sonra, bu kadim şehrin çarşısında adım adım ilerleyerek Hatuniye Camii’ne gidiyoruz. Burada hem Manisa’da bulunmuş olan şehzade annelerinin eserlerini hem de Hatuniye Camii avlusunda medfun bulunan pek çok Osmanlı padişahına sadrazamlık yapmış Sadrazam Mütercim Mehmed Rüştü Paşa hakkında bilgi alıyoruz. Akabinde kısa adımlar atarak yüzümüzü Manisa Hükümet Binasına döndürüyoruz. Burada Manisa’nın işgal yılları ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Manisa üzerine konuşuyoruz. Bahsi geçen yapıların tümü de görkemli bir tarihin, görkemli anıtları…

Daha sonra, 500 yıllık bir gelenek olan mesir bayramını tam olarak zihnimizde canlandırabilmek için Mesir Müzesine yol alıyoruz. Mesir Müzesinde, Manisa başta olmak üzere ülkemizin en tanınmış eserlerinin minyatürlerini görüyoruz.

Aynı zamanda Osmanlı dönemi mesir kutlamalarına dioramik bir perdeden bakarak zamanda yolculuk yapıyoruz. Çok yoğun bir gezi olacak..

Akşamüzeri hava kararırken, biraz yorgun ama keyifli ve yeni bilgilerle donanmış olarak İzmir’e geri dönmek üzere doğru yola çıkıyoruz…