Ark. Ahmet UHRİ Danışmanlığında…

TUR PROGRAMI:

Sabah saat 07.30’da Karşıyaka / Bostanlı Vapur İskelesi yönündeki Havaş Durağı’nda; 08.00’de Alsancak / Lozan Meydanı Atatürk Lisesi önünde konuklarımızla buluşarak yola çıkıyoruz. Gülbahçe civarında çay molası veriyoruz…

Bugün, Karaburun Yarımadasını boydan boya gezmeyi planlıyoruz. Bir yandan arkeolojisi diğer yandan otları, çiçekleri bitkileri, denizi, yemekleri, hatta edebiyatta Karaburun hakkında sohbet ediyoruz.

Karaburun soğuğuna meydan okuyan soğanlı bitkilerin peşine düşüyoruz. Mordoğan civarında hafif bir yürüyüşle beldeye adını veren mor sümbüllere, mor anemonlara ve diğer çiçeklere bakıyoruz. Anemonlar hava durumuna göre bazen erken açar ama Nergis zamanında muhakkak görürüz.

Yolumuza devam ediyor, Karaburun Yarımadasını daha yakından tanımaya çalışıyoruz. Arapsaçı, tilkimen, radika, turp otu, filiz, iğnelik, çoban çantası gibi otları topraktaki hali ile görüyor, bilgi alıyoruz. En güzel kokulu çiçeklerden biri olan “Nergis”in hikâyesi üzerine epey sohbet ediyoruz. Bu arada zeytin ve enginarı da anmayı ihmal etmiyoruz.

Balıklıova’ya geldiğimizde Börklüce’yi anıyoruz. Eski Balıklıova köyünün içinde dolaşıyoruz. Hüzünlü yıkıntılar hala davetkar görünüyorlar. Balıklıova’dan çeşitli otlar ve Un kurabiyelerini almayı da unutmuyoruz.

Öğlende yemek molasında Karaburun iskelesinde mola veriyoruz. Sonrasında Karaburun Yarımadasını gezmeye devam ediyoruz. Yeni Liman’ı görüyor, Parlak, Haseki gibi eski köylerden geçiyoruz. Gün batarken, Sazak Köyünde olmak istiyoruz. Yaklaşık 100 yıldan uzun bir zamandır yerleşimin olmadığı bu köyde, taşlar zamana meydan okumaya çalışıyorlar. Köyün kilisesinden ve okulundan geriye hiçbir şey kalmamış. Fotoğraflarımızı çektikten sonra geri dönüşe geçiyoruz. Balıklıova üzerinden ilerliyor, otobana geçerek akşam saatlerinde İzmir’de olmayı planlıyoruz.

NERGİSE DAİR
Nergisler sanat ve edebiyatta yaygın olarak kutlanır. Genellikle nergis veya jonquil olarak adlandırılan bitki, farklı kültürlerde ölümden iyi talihe kadar uzanan bir dizi temayla ilişkilendirilir. Erken çiçek açmaları, baharın sembolü olarak anılır ve yaygın isimleri arasında Oruç zambağı veya Paskalya çanları bulunan Paskalya gibi dini festivallerle ilişkilendirilir. İlkbaharda yabani çiçeklerin görünümü de birçok yerde festivallerle ilişkilendirilir. Süs değeri nedeniyle değerli olsa da, çiçeğin öncelikle Yunan mitolojisindeki önemine bağlı olarak ölümle ilgili eski bir kültürel ilişki de vardır.

Tarihsel olarak nergis, Antik Mısır’daki mezarlarda bulunarak antik çağlardan beri yazılı ve görsel sanatlarda yer almıştır. Klasik Greko-Romen edebiyatında nergis, hem o zamanın çiçeğine dönüştürülen genç miti hem de çiçeklerini toplarken yeraltı dünyasına kaçırılan Tanrıça Persephone ile ilişkilendirilir. Nergislerin yeraltı dünyasındaki çayırlarda yetiştiği söylenirdi. Bu bağlamlarda Stasinos’tan Plinius’a kadar olan dönemin şiirlerinde sıklıkla görülürler.

Batı Avrupa kültüründe nergis ve sümbüller, Gower’dan Day-Lewis’e kadar İngiliz edebiyatındaki en ünlü çiçekler arasındadır; en bilinen şiir ise muhtemelen Wordsworth’ün şiiridir. Nergis, Galler’in ulusal çiçeğidir ve St. David Günü ile ilişkilendirilir. Görsel sanatlarda nergisler, mitolojik, çiçek sanatı veya manzaralar olmak üzere üç farklı bağlamda, ortaçağ sunak parçalarından Salvador Dalí’ye kadar tasvir edilir.

Nergis, Çin kültüründe Yeni Yıl ile ilişkilendirilmesinden İslam sanatında gözleri sembolize etmesine kadar Doğu kültürlerinde de önemli bir rol oynar. ‘Nergis’ kelimesi, Hollanda arabalarından Yeni Zelandalı gruplara kadar popüler kültürde yaygın olarak karşımıza çıkar ve birçok kanser yardım kuruluşu bunu bir bağış toplama sembolü olarak kullanmıştır.” Alıntılardan derlenmiştir.