Göbeklitepe’de Örgütlü İnsanın Huzurunda / Ceyhun Balcı

"Göbeklitepe'de bundan 12 bin yıl önce sergilenen örgütlü birliktelik bu konuda günümüzde bile zaman zaman son derece başarısız örnekler veren Homo sapiens için gerçek bir hayranlık gerekçesi olmalıdır..."

GÖBEKLİTEPE’DE ÖRGÜTLÜ İNSANIN HUZURUNDA

Şanlıurfa’nın 20 km kuzeydoğusunda yer alan Göbeklitepe buluntuları insanlık tarihiyle ilgili pek çok saptamayı ve görüşü derinden sarsma ve hatta değiştirme potansiyeli taşıyor. Günümüzden 12 bin yıl önceye tarihlenen Göbeklitepe ören yerinde insan eliyle yaratılmış eserler tarih zaman dizinindeki sıralamayı değiştirmeyi gerektiriyor.

Bugüne değin bilim insanlarının önümüze koyduğu gerçek Taş Devri’nin insanlığın yerleşik düzene geçişini de kapsayan Tarım Devrimi’yle sonlandığı doğrultusundaydı. İngiltere’deki Stone Henge’den 7000 yıl, Mısır piramitlerinden 7500 daha eskiye tarihlenmiş bir eserler topluluğu var karşımızda. Başka deyişle yeryüzündeki en eski insan yapıtlarıdır Göbeklitepe’de günyüzüne çıkartılanlar.

Elbette şimdilik!

Göbeklitepe’de gözlerimizin önüne serilen manzaranın tarihlenmesi sonrasında söz konusu kalıntıların tarım devrimi öncesine ait olduğu anlaşıldı. Başka deyişle, insanlar henüz yerleşik düzene geçmeden önce bir araya gelmişti Göbeklitepe’de! Avcı-toplayıcı insan toplulukları henüz kesin olarak aydınlatılamamış bir gerekçeyle bir araya gelmiş ve Göbeklitepe’de gün ışığına çıkartılan yapıtları ortaya koymuştu. Farklı şekilde ifade etmek gerekirse Göbeklitepe’de bu kadar insanı bir araya getiren yaşamsal bir gerekçe yoktu. Keza bir yönetsel otorite de!

Tıpkı Mısır piramitleri gibi Göbeklitepe’de ortaya konan boyları 7 metreye ağırlıkları 15-20 tona varabilen taş yapıların zamanın teknolojisi de göz önüne alınarak hayranlık uyandırması söz konusudur. Hatta, zaman zaman boy gösteren Danikenci fırsatçılığın bu ve benzeri yapıların Homo sapiens’in işi olamayacağından hareketle dünya dışı varlıklar kuramını harekete geçirdiklerine ve epeyce de alıcı bulduklarına de tanık olmuşluğumuz vardır. Bu gibi akımların insanlığa bir şeyler kazandırmadığı kesindir. Birilerinin cebinin doldurmuş olması ise güçlü olasılıktır.

Günümüzde makineleşmeyle neredeyse bir insanın parmağını kımıldatarak yaptığı bu gibi işlerin 12 bin yıl önce çok sayıda insanın emeği ve ilkel düzenekler aracılığıyla başarıldığından kimse kuşku duymamalıdır. Çok insan uzun süre emek harcamıştır bu eserleri ortaya koyarken.

Göbeklitepe’de mevcut tarih algısını kökünden değiştirecek eserler karşısında hayranlık duyulacaksa eğer o eserlerin ortaya konulması için gereken fiziksel etkinlikler kadar henüz yerleşme ve kentleşme deneyiminin uzağında olan insan topluluğunun örgütlülüğü irdelenmeyi ve övgüyü çok daha fazla hak eder.

İşte bu nedenle yazının başlığında örgütlülüğe vurgu yapma gereği duydum!

Çok gezenti sayılmasak da, özellikle kültür ve doğa ağırlıklı gezgin olma çabası içinde olduğumuzu vurgulamalıyız. Kırk dolayında ülke ve 100’ü aşkın yurt dışı kente ülkemizi eklediğimizde dağarcığımızın hiç de boş olmadığı söylenebilir.

Hiç kuşkusuz her gezi heyecan vericidir!

Ama, pek az gezide Göbeklitepe’deki heyecanı duyduğumuzu eklemeliyiz. Buna benzer heyecanı ürkü ve korkuyla karışık olarak bundan 3 yıl önce ziyaret etme fırsatı bulduğumuz Krakov yakınlarındaki Auschwitz-Birkenau Nazi toplama kampında duyumsamıştık.

Göbeklitepe heyecanı Nazi toplama kampındakini fazlasıyla aştı diyebiliriz.
Göbeklitepe’de heyecanımıza coşku ve saygı eklendi!

Göbeklitepe’de bundan 12 bin yıl önce sergilenen örgütlü birliktelik bu konuda günümüzde bile zaman zaman son derece başarısız örnekler veren Homo sapiens için gerçek bir hayranlık gerekçesi olmalıdır.

Auschwitz insanlığın bittiği yerdi! Bir bakıma korku ve ürküyle bezeli heyecanımıza utanç eklenmişti.

İnsanlığın başladığı yer olarak Göbeklitepe’de Anadolulu atalarımızın 12 bin yıl önce sergilediği bu olağanüstü başarı heyecanımıza övünç eklemesi bakımından anlamlı oldu!

Göbeklitepe ören yeri ziyaretimiz bir bakıma 12 bin yıl önceki atalarımıza saygılarımızı sunma görevinin yerine törenine dönüştü.

Göbeklitepe Şanlıurfa’nın 20 km kuzeybatısındaki 800 metrelik yükseltiye sahip bir tepe. Yükseltinin neredeyse olmadığı bölgede doğal olarak çevreye egemen bir coğrafik yapı. Göbeklitepe’deki kazı süreci burada çiftçilik yapan Şavak Yıldız’ın sabanına bir taşın takılmasıyla başlamış. Bölgedeki tarlalarda eksik olmayan taşlardan değilmiş bu. Çiftçinin ayağına takılan taş insanlık tarihinin çok önemli bir dönemine ışık tutmuş deyim yerindeyse.

Şimdilik ortaya çıkartılmış dairesel yapıdaki buluntularda diğerlerine göre daha yüksek iki “T” biçimli steller karşılıklı konuşlandırılmış. Bu iki ana blok daha küçük “T” stellerle çevrelenmiş. Taş blokların üzerindeki kol ve el çizimleri bu yapıların insan tasviri olduğunu doğruluyor. Çoğunluğunun üzerinde turna, öküz, aslan, tilki, yılan, domuz başta olmak üzere hayvan kabartmaları yer alıyor. Pek çok kaynakta bu yapılardan oluşan dairesel yerleşke tapınak olarak adlandırılsa da kamusal yapı terimini tercih edenler de azınlıkta değil.

Ağırlıklı olarak hayvan tasvirlerinin yer aldığı stellerin bazılarının üzerinde yer alan H harfine benzer kabartılar da dikkat çekiyor.

Yine kazı alanındaki buluntular arasında yer alan sıvı kabı izlenimi veren taş kaplar burada bira üretimi yapıldığını düşündürüyor. Bu doğruysa Göbeklitepe’yi tarihin en eski bira üretim alanı olarak da algılamak olası.

Zeminin terrazzo tipi yapısı buralarda sıvıların da kullanıldığı törenselliklerin yaşandığını düşündürüyor.

Ören yerinde bulunan büyük taş halka bugün Şanlıurfa Müzesi’nde sergileniyor. Yapılış amacı ve işleviyle ilgili bilgi yok bu nesnenin.

Göbeklitepe kazılarını uzun yıllar Alman Klaus Schmidt yönetmiş. Birkaç yıl önce beklenmedik şekilde ölümü sonrası bir karmaşa yaşansa da işler yeniden yoluna girmeye başlamış.

Bu arada, ören yeri düzenlemeleri de yol almış. Kazı alanının üzeri iklim etkilerinden olabildiğince korunması amacıyla kapatılmış. Girişe ziyaretçi bölümleri yapılmış. Burada böylelikle bir açık hava müzesi de oluşturulmuş.

Bu yazı Dr. Ceyhun Balcı’nın “cumhuriyetciyorum.wordpress.com” adlı blogunda yayınlanmış olup EbruliTur ile paylaştığı için teşekkür ederiz. 

KIRK YIL SONRA GÜNEYDOĞU 
DİYARBAKIR ULU CAMİSİ 
TEKTEK DAĞLARI ÇEVRESİNDE ORTAÇAĞA YOLCULUK 
GÖBEKLİTEPE’DE ÖRGÜTLÜ İNSANIN HUZURUNDA
URFA’NIN KALBİNDE…


Bu turumuzla ilgili Fotoğraf Albümü için TIKLAYINIZ

Yılların içinden süzülen anılar…





error: Content is protected !!